Muvazaa tüm hukuki işlemler için aranan geçerlilik şartlarından biridir. Ancak muris muvazaası hususu özel bir konu olup ayrıca açıklama yapılmasını gerektirir. Muris muvazaası miras hukuku hükümleri içerisinde ayrıca düzenlenmemesine karşın konu Türk Borçlar Kanun’unun muvazaaya ilişkin hükümlerle birlikte uygulamada karşılaşılan durumlar ve yargıtay kararları ile şekillenmektedir.

Muris muvazaası mirasçıların miras haklarını kavuşmalarını engellemek amacıyla karşılıksız şekilde yapılan işlemlerin resmi merciler önünde ölünceye kadar bakma ya da satış sözleşmesi olarak gösterilmesidir.  Detaylı şekilde açıklamak gerekirse miras bırakan; bağışlamak yahut bir başka anlatımla kaçırmak istediği malları satış ile devretme suretiyle bir başkasına geçirmekte ve böylece saklı paya sahip mirasçıların ileride miras haklarını elde etmek için açabilecekleri tenkis davasını engellemektedir. Bu gibi hallerde görünürdeki satış sözleşmesi murisin asıl iradesinin bağışlama olması sebebi ile geçersizken; gizli olan bağışlama sözleşmesi de şekle aykırılıktan geçersizdir. Genellikle murisin vefatından sonra ortaya çıkan bu hususa karşı mirasçılar, miras bırakanın gerçekleştirdiği muvazaalı işlemin iptali ve ilgili malların yahut değerinin kendilerine iade edilmesi amacıyla muvazaa sebebiyle yolsuz tescilin düzeltilmesi yahut uygulamadaki adıyla tapu iptal ve tescil davası açabilecektir. Türk hukukunda mülkiyet hakkı öncelikli korunan haklardan olduğundan dolayı ilgililerin miras haklarına kavuşmaları adına açılacak davalar zamanaşımı veya hak düşürücü süreye tabi değildir. Söz konusu davada görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi, yetkili mahkeme ise dava konusu taşınmaza ilişkin ise taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi, taşınmaz dışında bir mala ilişkin ise murisin son yerleşim yeri mahkemesidir.